Zamanımızda ne Leyla var aşkını didik didik edecek. Ne de Mecnun var; işten
güçten Leyla için telefon numaralarını tuşlayacak.
Ferhat olsaydı şimdi inşaat mühendisi olmuş,yaptığı büyük barajlara hayran
hayran bakar, altındaki son model arabayla hava atardı.Şirin'e de sıradan
bir kart... "Ben iyiyim. İşler çok yoğun. En kısa zamanda aramaya
çalışacağım. Seni çok özledim."
Şirin ise özlemek kelimesini okur okumaz kartı yüreğine bastırır, gülen
gözlerle evlilik hayalleri kurardı herhalde.
Gelen her mesajda eli ayağına dolanan Kerem içine düştüğü sevda ateşiyle
döktürür mısraları su faturasının arkasına.Ve anında bir mesaj atar
sevdiğine "daima yüreğimdesin'' diye.
Aslı'ysa oturmuş bir cafede elleri yabancı avuçlarda bakışları arka masadaki
yakışıklının gözlerinde. "Hemen cevap vermeyin sevgiliden gelen mesajlara ve
bakmayın telefonlara. Bırakın sabırsızlansın" diyor ya tüm dergiler ve
kitaplar. Aslı da bekletir aşkını cafelerden.
Kapsama alanı içinde ne az sevda vardır!
Sen çevrimiçi iken tüm sevgililer çevrimdışıdır!
Neden hep bir ilişki,zavallı ağaçlara adını kazıyacağımız bir sevgili
isteriz ki? Sevgi nedir? Neden herkes farklı solur aşkı?
Seviyorsan saygı duyarsın. Saygı varsa sevgi ve anlayış da vardır. Ve hiçbir
şekilde aşk ihanetin yanında var olamaz. Sadakat saygıdandır ve saygı
sevgiyle el ele tutuşmuştur. Güven geçmiyorsa aşkın oturduğu sokaktan,
sadakat deniz aşırı ülkelerde kadeh kaldırıyordur hovardalığa.
Bir gün anlarsan sadakatsizlik sıçramış ayakkabına;
Avuçlarının sıcaklığına bıraktığın o narin el koca bir yumruk olup; inerse
sevdiğim dediğinin suratına, alnından öperim.
Sadakate, her anlamıyla, köle olup köpekleşebilen herkesin önünde saygıyla
eğilirim.
Ve unutmamalı:
Sevgi tanımlamaya kalkmadığın ve kurcalamadığın zaman büyür. Haykırdığında
değil.
Aşka en büyük darbe sadakatsizlikten gelir.
Ve erkeğin namusu kadınınki kadardır!